Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2010 Salı

bonus track


bonus track
ayaklarımda duyduğum basınç yavaş yavaş bir sürtünme şeklinde vücudumu kaplamakta. bütün vücudumu sarmalayan ağır ve kaygan sıvının sıcaklığı içerisinde bulunduğum tüpün yer yer hissettiğim soğukluğunu vücudumdan uzak tutuyor. sıvıyla birlikte akışım hızlanıyor. yanan gözlerimi açmaya çalışmam gereksiz. açtığımda gördüğüm ise sadece karanlık. akıyoruz, yerçekiminin olmadığı bu ortamda yukarıya doğru akıyoruz. borunun girişinden beri güçlü bir rüzgar beni daha uzaklara doğru sürüklüyor. kanalı genişleterek akıyorum. bulunduğum nokta her zaman en genişi.
kalemi eline her alışında daha önce okudukları usuna düşen bir yazardan devşirme bir karabasan gibi yaşamdan uzaklaştığım şu anda daha önce yaşadıklarım peşimi bırakmıyor. o otobüs, mermiler, geceyi bölen düşüşün tok sesi, mağara ve ışıklar. hepsi bir seremoni edasıyla gözümün önünden geçiyor. oysa ben nereye gittiğini merak etmeden birinci mevkide olmasa da rahat bir yolculuk yapmak için kurulmuştum kompartımanımdaki yerime. ama şimdi kendim olan o yargıcın karşısındayım. dilsizim, sağırım, körüm. bütünü algılayamıyorum. sizin de ilginizi çeken ayrıntılar sadece kirpiklerime takılan.
yolculuk devam etmekte. vücudumun çıkarttığı metalik yaprak hışırtısına benzer bu melun sesten başka hiçbir şey duymuyorum. film devam etmekte matine, suare, matine... kendimi az çok tanıyordum. ve buna hiç de gerek yoktu. sıcaklık azalmaya başlamıştı, sanırım değişen atmosfer sona yaklaştığımızın habercisi idi. gittikçe hızlanıyordum. yukarı daha yukarı, hızlı daha hızlı. ve küflü bir hava burnumu sızlatmaya başladığında gri bir ışık göründü. sondu bu. endrofin kanallarından adrenalin kanallarına doğru yaptığım bu yolculuk bir fırlamayla bitti. gri bir gökyüzündeydim. tünelde uyuşan vücudumun yere düşmesi ise tanımlayamayacağım kadar hızlı oldu. yerdeyim. nerdeyim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder