Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2010 Salı

heparsız

heparsız
ilk adını yazdıktan sonra durdu parmakları. ikinci adını hatırlar gibiydi ki en çok onu kullanırdı ama soyadını asla hatırlamıyordu. oysa milyonlarca kez atmıştı o imzayı bir ölüm fermanını imzalar gibi reklam kampanyalarını. mekanistlerden hiç iş almamıştı o güne kadar ama.. çok ta iğrenmiyordu yaptıklarından cebinde de her zaman bir torba taşımasına rağmen. sancıyordu. üzerinde arkası açık yeşil renkli operasyon gömleği, başında bone… parmakları hareketsizdi. nasıl da durmuştu. sanki tırnakları birer göz olmuştu, matadorun son bıçağı ense köküne sapladığı boğanın gözleri gibi çaresizce bakıyordu. oysa sözcüklerle anlattığı hikâyelerini hep elleriyle desteklemişti… dikkatini toplayıp tek seferde atmak için imzayı nefesini tutarak bedenini öne doğru devirerek sürüklemişti kalemi… şimdi öylece duruyordu kalem parmaklarının arasında çaresizce ona biçilmiş ana ödevi tamamlayamadan. kalem parmaklarının arasında, elinin yarısı kağıdın üzerinde.
tüm ömrünü mükemmelistlere vermişti. hep onlar için çalışmıştı. devrime inanmıştı yoo yalnızca devrime değil, devrimin erken geleceğine inanmıştı. nasıl olsa derdi bu koca kayık devrimden önce karaya vurmaz sonrası da: sahi sonrasını hiç düşünmemişti. şimdi o koca kayık su alıyordu onu hiçbir zaman durduramamış olan cıpa demirinin suya aktığı delikten. doktor pankreasın seninle vedalaşmak üzere demişti. organ nakliydi çözüm. german teknolojisiyle yapılmış,asliten kaplamalı titanyum gövdeli paslanmaz aşınmaz mükemmel bir karaciğer..üzerinde üretim parti seri no olan bir barkod ve halogramlı garanti belgesi. üretim hata olasılığı o/oooo de1 ve eğer çıkarsa yenisinin yanında kontinyu pompalama yapma gücüne sahip flexi duvarları olan bir silikonize 116 L grade çelik hasır örgülü kalp hediye.ve bütün bunlar için ondan diğerleri gibi onların fabrikalarında yıllarca çalışması da istenmiyordu. yeni organını kullanmaya başladıktan bir hafta sonra mekanistlerin kanalında yayınlanan aktif satış reklamlarında oynamasıydı istenen sadece. en sonunda namlu ona da doğrulmuştu. nasıl olabilirdi ki bu? hep düşmanı olmuştu hayatta mekanistlerin ve şimdi onların kapısındaydı. ve hep dostu olduğu mükemmelistler şu aşamadan sonra senin için yapacak pek bişeyimiz kalmadı diyorlardı…
setler çekmişti beyninden parmaklarına akan sinirlerin önüne ve parmaklarını oynatması bir filin zıplaması kadar olanaklıydı… beyniyle elini öne itiyor ama ruhuyla aynı güçte çekiyordu… birden aklına mağara gelmişti… o çocukluğunda onu anlamadıklarında kimseye hissettirmeden kaçıp tek başına gizlenip bağıra bağıra ağladığı mağara… tünelden önceki son çıkış…mağaradaydı artık.. bir kaçak.bir mülteci.bir sığınmacı.bir göçmen kuş.bir ruh. hep arlı bir yaşam yaşamıştı ve artık hepar sızdı mağarada.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder