Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2010 Salı

oda


oda
                                                 
adam usulca doğruldu iskemleden. masanın üzerinde bıraktı her şeyi. her şeyini. yarım kalmış bir şişe şarap.yanan bir sigara.karmakarışlık bir deste kağıt.kağıtların üzerinde bitmemiş yazılar.düşmüş kapanmış bir fotoğraf.bir deste iskambil.biraz önce çektiği cigaranın külleri.küçük,kara bir kedi yavrusunun gözleri.ve de düşmüş düşleri.hepsi masanın üzerinde kaldı.bedenini kapıya doğru yöneltmek için,zorlama bir dönüş yaptı.üç adımda, ağır aksak üç adımda kapıya yöneldi.ışığı söndürmedi.müziği kapatmadı. her şeyi geride, odada, odayı masanın üstünde bıraktı, çıktı. evin içi oda hariç bomboştu. üç gündür çıkartmadığı ayakkabılarının koridorda bıraktığı sesle yankılandı ev.ayak sesleri büyüdü,büyüdükçe sürükledi adamı çıkış kapısına.apartmanın en üst katındaydı ev.bir tavan arası.en üst katta oturmaktan rahatsız değildi.bu kadar merdiven gözünde büyüdü.büyüdükçe sanki bir manyetik alan oluştu.geri döndü adam.aynı koridoru,aynı çınlayan seslerle aştı.odadaydı.yine masanın başına döndü.iskemlesine oturmadı.günlerce üzerinde hareketsiz oturduğu iskemleye,hiç görmediği garip bir yaratıkmışçasına baktı.yanan sigarasından bir nefes aldı.daha sonrada şarap şişesini ağzına götürdü.bir yudum içti.ikincisi için şişeyi havaya kaldırdı ama hemen vazgeçti.şişeyi masanın üzerine sertçe bıraktı.sonra gözü hala yanan sigaraya ilişti.sigaranın, onun odaya tekrar geri döneceğini bildiğini düşündü.ani bir hareketle sigaraya attı elini.avucunun içinde boğdu onu.ve bu kez bütün vücudunu savurarak kapıya döndü.koşar adımlarla önce odadan çıktı,sonra koridoru aştı.kendisini açık duran kapıdan dışarı attı.bu eve taşınalı neredeyse altı ay olmuştu.hiç bu kadar hızla kat etmemişti bu yolu.kaçıyordu.farkında değildi bunun.kapıyı çarparak merdivenlerden inmeye başladı.ona doğru esen sert bir rüzgarda yürüyor gibiydi.koşarak,soluk soluğa indi merdivenlerden.apartman,onunki hariç evden bozma işyerleriyle doluydu.şu saatlerde hiç kimse yoktu ortalıkta.sokak kapısından dışarı fırladı.kapının önünde derin bir nefes aldı.duvara dayandı.cebinden sigara paketini çıkardı.bir sigara alıp tekrar cebine koydu paketi.çakmağını aramak için elini cebine atacaktı ki vazgeçti.sigarayı ağzından alıp yere attı.keyifsizdi.yalnız bugün değil,bir süredir ve bundan sonra...apartmanın kapısı dar bir sokağa açılıyordu.sokak ıssız,bomboş ve daracıktı.gözlerini sokağın sonuna doğru çevirdi.son seçilmiyordu.duvarlar ondan uzaklaştıkça yitiyor,bir süre sonra ise kör karanlığa karışıyordu.hava soğuktu.yağmur henüz dinmişti.ıslak sokakta ay ışığı geziniyordu.gözlerini yerden ve gökten kaçırıyordu.oysa onca severdi ayı''senin'' derdi ''senin saçlarında ay ışığı yakamozlar yapar'' bir gün gündüz oldu , ay kayboldu.tekrar gece oldu ama  artık ay soğuk,ürkünç bir ışık yayar olmuştu.sokaktan çıktı .şimdi bir caddede idi.sadece yayalara ayrılmıştı bu cadde.bu eve ilk taşındığında yazdı.bir şenlik,bir cümbüş kaplamıştı caddeyi o günlerde.barlara dadanır olmuştu.ama çabuk sıkılmıştı bu yaşamdan.şimdi sokaklar onun gibi yalnızdı.kumların üzerinde geri çekilen dalga gibi,odası olmayan evlerine çekilmişti insanlar.bir süre yürüdü bu caddede.elleri cebinde ayaklarını sürüye sürüye...daha sonra sokakların birine sapıp denizle kentin buluştuğu caddeye çıktı.denizin yanına gitti.uzun süre baktı ona.yoktu deniz.oysa eskiden onca severdi gri dalgaları seyrederken tabii kanyak içmeyi.yoktu kanyak.gri değildi dalgalar.çöplük derdi arkadaşları eskiden ona.her an içerdi.uzun süren gecelerin sabahlarında,alkolle açardı güne penceresini.bardaklarına ihanet eden sahiplere inat,teselli ederdi yarım bırakılmış bardakları güneş doğurma pahasına.ama artık çöplük yoktu.çöp vardı.iki harfi daha yok edip , yalnız bir ''ç'' olmayı ne çok isterdi. and kokan sakalıyla yalnız bir''ç''.ama çöptü o.yaşadığı kent eski bir liman kentiydi. oturduğu semt çok uzun yıllar boyunca kentin en şenlikli yeri olmuştu. o kentin kent kokusu verebilen nadir yerlerindendi. geri döndü ara sokaklara. duvarlara bakmıyordu.duvarlarda yazılar aramıyordu artık.bir kente yabancı bir kente gittiğinde;onu duvarlar karşılardı en güzel elbiseli yazılarla.ama elbiseleri birer birer eskimişti duvarların.güneş,yağmur ve dökülen sıvalar çırıl çıplak bırakmıştı onları.birileri giydirmişti amam duvarları.bir kalp içine yazılmış ''mahir, eylem' i seviyor'' gibisinden hazır giyimlerle.bir gün duvarların en kutsalının kendini nasıl yıktığını seyretmişti televizyonda.o günden sonra küsmüştü artık duvarlara.haylaz bir ıslık gibi dolaşıyordu sokaklarda.sokağın köşesinde bir fahişe gördü.ne bulduysa taşımıştı fahişe yüzü,cinselliğini,umutları ve düşleri.yanından geçerken fahişenin canı birden düzüşmek çekti.çokçadır bir kadının sıcaklığını duymamıştı apış aralarında. ''hadi gidelim'' dedi fahişeye.''evime kabul etmem, otele de çıkmam, beni götüreceğin bir yerin var mı?'' dedi fahişe. bir an için aklına oda geldi. boynunu bükerek ''hayır'' dedi. fahişe uzaklaştı gecenin sisi içinde yitip gitti.kanı çekiliyordu,bedeni çekiliyordu odasında.dayanamadı tuttu evin yolunu.apartmanın önünde buldu kendini birden. şimdi ise odasındaydı. hayalleri vardı eskiden. thomas more'unkinden daha iddialı bir ütopya kuracaktı onun olan. işe koyulduğunda, yanıyordu bedeni, yanıyordu elleri. çok geçmeden ütopya,yerini özensiz yapılmış bir makete bırakacaktı.bu maketti bütün varlığı.odasına kapanıp günlerce çıkmazdı.ana rahmi gibi kutsaldı bu mekan onun için.ama artık oda yoktu.onu gerçeğe yada düşe bağlayan bir kordondu eskiden oda .her şeyi olan ve her şeyini paylaştığı bir sevgili gibi.hem aldatan,hem de aptalcasına sadık olan bir sevgili .her geçen gün biraz daha küçülüyordu oda.hatta ilk zamanlar odaya taktığı deniz fenerim yakıştırmasını değiştirmişti artık.iron maiden diyordu odasına.bir masası vardı, bir iskemlesi,bir yatağı.yerler siyah halı kaplı,duvarlar koyu mora boyalıydı.tavan ise simsiyah.bir müzik seti vardı hiç kapatmadığı.bir televizyonu hiç açmadığı.yerlerde olurdu üstündekiler hariç,elbiseleri.son günlerde iyice küçülür olmuştu oda. işte ne olduysa o gece oldu.önce pencereye yaklaşıp aşağıya baktı.yer gözükmüyordu.arkasını dönüp sırtlandığı gibi odayı,pencereden aşağı attı.yere düşüşünü görmedi odanın.bir baykuş öttü o anda kentten uzak bi yerlerde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder